Para ve Devlet” serisi önceki bölümlerde:

#1: Mevcut Okul Sistemine Karşı Olmak

#2: Mevcut Okul Sistemine Karşı Olmak #2

#3: STEM de Nereden Çıktı?

#4: Eşitsizlik – Enneagram Nedir?

#5: Kıdem Tazminatı Zinciri


İnsan canlısının bilişsel devrimi  yaklaşık 70 bin yıl önce. O güne kadar sıradan bir canlı olan insan, gün geçtikçe etkili bir tür olmuş. Bundan 60 bin yıl sonrasında ise “Tarım” tuzağına düşmüş.

Avcı-toplayıcı günlerine nazaran, Buğday ve beraberindeki 3-5 tür bitkiyi ekip biçerek daha rahat bir hayat süreceğini düşünmüş. Ancak yanılmış. Daha fazla saatler çalışıp daha dar bir yelpazedeki gıdalarla beslenmenin yanı sıra, yerleşik hayat düzeni sayesinde yüzlerce-binlerce kuluçkayı elinin altında buluveren mikroplara kitleler halinde yem olmuş.

Teoride güzel olan, “daha kolay, daha bol gıdaya erişmek” hayaline sahipken; yerleşik hayatın bonusu olan artmış çocuk sayısı dolayısıyla bolluk gerçekleşmediği gibi; topluluk içindeki alfalar, açıktan ya da dolambaçlı olarak üretilen gıdaya haraç koymaya başlamış.

İnsan canlısının refah hayali, buğday ve alfa esaretine dönüşmüş.

Yuval Noah Harari – Sapiens: İnsan türünün kısa bir tarihi

 

Büyüyünce “ne olmak” istiyorsun?

Daha oyuncak için mızmızlandığımız yaşlarda bile duyduğumuz, ne hikmetse -sanki “çocukla konuşma yasaları” varmış gibi- bizim de her gördüğümüz çocuğa sorduğumuz bir soru var: Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

 

 

Belli bir yaştan sonra sorular ve öneriler daha vahim bir hal alıyor:
Hangi işte çalışmak istiyorsun?
Sigortalı bir işe gir çalış.
Elin kızı/oğlu kendi evini, arabasını almış. Müsrif olma sen de çok çalış sen de al.

 

 

Mezun olunca, bi işe rahatça girebilecek misin?
Bi nasihat istersen: Erkenden güzelce iş yerine git. Çalış, çalış, çalış.
Öyle ayaklarını gezdirmekle olmaz, çalışacaksın. Gerekirse iki işte.

..daha sayabilir ama yazdıkça klavyem isyan ettiği için fazlasını iz’anınıza bırakıyorum.

Bi dakka!

Bi durun!
Bi Neden diye sorun.

Neden ben bir işe girip, bir ay boyunca sabah 9 akşam 6+ çalışıyorum?
Ve dahası neden aldığım ücretin büyük bir kısmını, sabah 9 akşam 9 evde tv izleyen ev sahibine veriyorum?
Neden normal çalışanlar  yılda 1-2+ hafta tatil yapabilirken; hakimler, savcılar, vekiller 3 ay tatil yapıyor?
Bunca teknoloji iş yükünü azaltmak için çıkmışken ve gerçekten 10 saatlik işi 2 saate düşürmüşken neden hala 9-18? Hatta yetmezmiş gibi akşam saatleri de whatsapptan devam?
Neden daha çok maaş alan ve işten 1 dakika geç çıkmayan Zabıta/PTT ya da Tuik memuru otobüse bedava binerkenşunu da bitiverip öyle çıkan + cumartesileri de çalıştığı halde daha az ücret alan bir asgari ücretli,   aynı otobüste yan koltuğa indirimsiz, tam ücretle biniyor? Tersi olması gerekmez mi?


kızlar soruyor

HAYIR!

Bu değil. Çok çalışmanın karşılığı daha fazla yorgunluk, daha fazla narefahlıksa, “çok çalış emi” sözü bir öğüt değil bir bed dua olabilir.

Zaten imkanı olduğu için kendi işini kurmuş kişiler var. Ve onların  altında aylarca-yıllarca çalışanlar.
Çok+ çalışan kişi, vizesiz gezdiği aracına LPG hesabı yaparken, zaten imkanı olan kişi imkanı olmayanın çalışmaları sayesinde Mercedes CLA Comfort’tan AMG’ye geçme hesabı yapıyor.  (!*?) (görsel, görsel2)

 

Yoksa insanlar, -bana- Çalış, sigorta yapayım, tazminat vereyim afyonları eşliğinde bir avuç hegemonun uydurduğu bir masal da mı yaşıyor, diye düşünsek?

Bitcoin rüzgarıyla, hazır Merkez bankalarını ve Paranın kendisini sorguladığımız şu günlerde, objektifi bir tık daha çevirip, Paranın ve Çalışmanın sebeplerini/sonuçlarını da sorgulasak?

Daha az çalışanlar daha çok kazanıyor.
Daha daha az çalışanlar daha daha çok kazanıyor.
“Çok çalış”
 mottosunda binlerce yıl önce başlamış ve hala süren bi yanlışlık, bi kandırmaca, en azından bir yanlış anlaşılma var sanki. (?)