Nöronlar arası bağ kurulması ve Sodyum (Na) kapılarının açılıp biraz nörotransmitter madde transferi gerçekleşmesi için; öncelikli olarak geçmiş yazıları okuyup/düşünüp/anlayıp öyle devam ediniz:
Gezegen Mühendisi Aranıyor #1, #2, #3, #4 #5
Hala EN kişi oluğunu düşünerek;
En masum ecdadın seninki olduğunu,
En kahramanın milletin seninki olduğunu,
En merhametli dinin seninki olduğunu,
En haklı olanın sen olduğunu,
En doğruyu senin savunduğunu,
Her şeyden senin anladığını,
Her şeyi senin bildiğini,
En güzel grubu senin kurduğunu
En güzel filmi senin çektiğini
En uzağa senin gittiğini
En çabuk da senin döndüğünü
.. iddia ediyorsan, 1985 yılında SENİN için yazılmış bir şarkı var.
Yalnız, gerçek sanma ihtimaline karşı bir şeyi açıklayayım: Hayır, senin “EN” olduğunu kabul edip “Peki” demiyorlar. Seni ti‘ye alıyorlar. Tıpkı BİZ’le diye başlayıp, Kibir’le biten cümlelerinde, dünyanın sana güldüğü gibi.
Haddini bilmek, Kendini bilmektir.
Mesela, “10 bin metre maraton koşusuna katılamam” demek haddini bilmektir. Ama aynı zamanda
“200 metreyi bir dakikada rahat koşarım” demek de haddini bilmektir.
Veya “Sesle çalışan robot yapabilirim” demek de.
Burada mesele, bahsi geçen eylemlerinin, gerçekten yapabilecek olmasıyla alakalıdır.
Bu sözler; daha yirmi metreyi kaç saniye koştuğunu ölçmemişken veya ses algılayıcı nedir, motor nedir bilmeden söylenmişse, hadsizliktir. Bilinçli bir şekilde “yaparım” denmişse; haddini bilmektir.
Lozan’ın gizli maddeleri safsatasından uzakta; isabetli bir şekilde, şu anda yapamadıklarının ve gelecekte yapabileceklerinin farkında olarak, dünyadaki yerini bilmek de Haddini Bilmektir.
(“yerini bilmek” deyince aklından sadece “Asya ile Avrupa arasında”.., “26-45 doğu meridyenleri”.. geçiyorsa, buraya tıkla. )
Çıktığı gün ortalığı kasıp kavuran, felsefe profesörlerinin adına kitaplar yazdığı, yirmi yıldır neredeyse gündemden düşmeyen Matrix’te çok güzel bir sahne var:
Yunan mitolojisinde Uyku Tanrısı Hypnos’un oğlu olan Rüya Tanrısının adı Morpheus’dur.
Morpheus, bilgisayar korsanı olanı Neo‘nun seçilmiş kişi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden Matrix’ten çıkarır ve yine bu yüzden Kahin’e götürür.
Kahin, kader’e taş atan kısa ve özlü bir diyalogdan sonra kapının üzerindeki yazıyı gösterir.
Kapıda “Kendini Bil” yazmaktadır.
Bu, Delfi/Apollon tapınağının girişinde yazan cümledir. Ay zamanda Yunus Emre’nin şu dizlerinde de geçer ve derin düşüncelere sevk eder insanı:
ilim, ilim bilmektir,
ilim kendin(+kendini) bilmektir,
sen kendini bilmezsen,
ya nice okumaktır?
Yunus Emre bağlamında, insan, kendisinin nerede başlayıp nerede bittiğini bilirse; bilincini, ruhunu, bedenini, dünyayı ve evreni OKU’yup, kendisi dahil neyin ne olduğunu bilirse Rabbini de bilmiş olur. Ve tasavvuf penceresi içinde şöyle de denebilir: Haddini bilen, kendini bilir. Kendini bilen Rabbini bilir.
AntiTez:
— Hadi ordan, kendini bilmez.
Yukarıda, ikinci yazıdan alıntı yaptığım Kendini Bilmezlik tam da böyle bir şey. İnsan yerine melek olmak da buna dahil, Melek olabilecekken şeytan olmak da, Homo Sapiens olabilecekken Homo tapiens olmak da.
Ey Trump, Sen kimsin ya! derken sergilemiş olduğumuz Rüya’dan yapılma artistliğin bir kaç adım ötesine geçip,
Başkalarına değil, kendilerimize;
Ben kimim? Neredeyim?
Hacmim ne kadar? Cürmüm nedir?
Biz kimiz? Nereye gidiyoruz? gibi sorular sormak lazım.
Henüz girizgahı dahi bitiremediğim için belli ki bir kaç yazıyla daha devam edecek..
kapak görseli: armazemdaenergia kaynağından alınarak düzenlenmiştir.
1 thought on “Gezegen Mühendisi Aranıyor #6”